Bir akarsuyun kalkerli bir alanda oyarak oluşturduğu derin, darboğaza kanyon deniyor. Akdağ kanyonu bütün olarak 20 km.lik alana uzanıyor. 1600 m. rakımlı kanyon Çivril’in Gümüşsu (Homa) beldesinin 900 m. Rakımlı yerleşiminde sona ermektedir. Kanyonun 1200 metre uzunluğundaki kısmı bıçakla kesilmişçesine yüksekliği yer yer 200 m.yi bulan kaya kütlelerinden oluşuyor. En geniş yeri 4 metre en dar yeri ise 1,5 metre aralıktaki bu kayaların arasından akan derenin oluşturduğu Akdağ kanyonu ancak 7-8 saatte geçilebiliyor.
Akdağ’ın Sandıklı-Çivril sınırında yer alan kanyona Kocayayla’dan giriliyor ve Gümüşsu beldesinden çıkılıyor. Yöre halkı kanyonu “geçilemez” bildiği için geçmeye pek yanaşmamışlar. Onlara göre buradan hayvan bile geçemez. Tabii durum böyle olunca halk arasında şu rivayet söylenir olmuş. “Kanyonun en dar ve geçit vermez yerinde altın tokalı bir kapının ardında Romalılar döneminde altın saklanıyormuş. Altının miktarı kimine göre 30, kimine göre ise 40 ton. Ama tepeden otomobil büyüklüğünde bir kaya düşüp, altın tokalı kapıyı kapatmış. Kimse kanyona giremediği için definenin varlığı ya da yokluğu konusunda kimse bir şey söyleyemezken, altının miktarı her geçen gün artıyormuş.” İşte geçilemez bilinen bu kanyon 7 Kasım 1993’de 10 kişilik bir ekip tarafından ilk kez geçilmiş. Ondan sonra ise Turizm Bakanlığı yetkilileri kanyondan geçirilmişler ve kanyonun turizme açılması gündeme gelmiş.
Kocayayla çevresinden kaynaklanan sular bir araya gelerek Akçay’ı, Akdağ’ın Çivril yamaçlarındaki kaynaklardan gelen sular Karanlıkdere’yi oluşturmaktadır. Bu iki derenin birleştiği noktadan itibaren kanyon başlamak üzere. Bir vadide ilerleyen dere takip edilerek keyifli bir yürüyüşle kanyonun girişine ulaşılıyor. Kanyon girişine yaklaştıkça sarplaşan kayalar ve kartal yuvaları insanları bir bambaşka aleme götürüyor. Göbet adı verilen ve küçük bir gölcükten itibaren kayalar arasındaki dere yatağının en geniş yeri 4 metre civarında.
Buna karşılık yan taraflarda bıçakla kesilmiş gibi yükselen 200 metreyi bulan yükseltileri manzaranın vahşiliğini anlatmak için yeterli. Bu bölgeden itibaren güneşi görmek derenin çizdiği mendereslere bağlı. Kanyonun kimi yerinde yürünür kimi yerinde tırmanılır. Bazen de 1,5 metreyi geçen serin sulardan yüzülerek geçilir. Kanyonun 1,5 metre genişliğindeki en dar yerinde gökyüzü görülmez olur. Çünkü 25 metre yükseklikte büyük bir kaya kütlesi yukarıdan düşerek kanyon arasına sıkışıp kalmıştır.
En zor iş ise 25 metre yükseklikte yer alan bu kayanın altından yüzerek geçmektir. Bu dar geçitten sonra kayaların yükselişi yavaş yavaş azalır ve sonunda geniş vadilere dönüşerek Çivril ovasına ulaşılır. Dere yatağından yamaçlara tırmanıldığında ise Işıklı Gölü ve Gümüşsu (kasabası) Mahalesi görülür. Ve kanyon çıkışından sonra 2 saatlik bir yürüyüşle Gümüşsu’ya varılıyor.
Yazı Kapak Fotoğrafı: TAYYAR KARABULUT